neredeyse bir aydır yazamadım. neresinden başlasam bilemiyorum.
6 nisan'da bir yeğenim oldu: defne.
ortaköy'e taşındım.
festival'de çalıştım.
1. defne benim bunca küçüklüğüne bu kadar yakından şahit olduğum ilk insan evladı. bu kadar tepkili olmasını beklemiyordum; izliyor, tutuyor, kavrıyor, mis gibi kokuyor ve mutluluk saçıyor. çok akıllı ve bayağı kıllı bir yeğenim olacak gibi gözüküyor.
2. dereboyu caddesine bakarak çalışmak oldukça kolay oluyormuş. havalar da açtıkça buralarda yürümek, vapura binmek, arkadaş ağırlamak git gide daha keyifli uğraşlara dönüşecek gibi. bunca sene istanbul'un orasında burasında yaşayıp da bir türlü boğaz'ı doyasıya tecrübe edememiş bir insan olarak, bu sene bu açığımı gidereceğim umarım.
3. film festivali'nde sunum koordinatörlüğü diyesiler birşey yaptım. kendimi koordine etmeyi zar zor becersem de, filmlerden sonraki soru cevap oturumlarını büyük ölçüde arızasız geçirmeyi becerttirdim. ancak asıl anladığım şey; masa başında kalem kağıt işleriyle uğraşmaktansa, mikrofona birşeyler gevelemek bana daha kolay gelen bir mesele imiş. arada bir denge tutturmak lazım.
en önemlisi ise, vavien şahane bir film. içten içe kıpraşıp cücüklenen taşralı türk erkeği burhan abi ve türevlerinin karanlık yönlerini sorgulayan ve bunu sinema ve anlatı tekniklerinin yetkinlikle kullanıldığı bir usulle kotaran feci güzel bir film.