evde yiğit ve adil'le maç izler gibi seçim sonuçlarını izlediğimiz gece, zeynep telefonda yine, "siyasetten bu kadar zevk alıyorsun ya inanamıyorum sana," falan diyince, aklıma okuma yazmayı yeni söktüğüm zamanlarda önüme ilköğretim atlasını açıp dünya haritasını uzun uzun incelediğim zamanlar geldi. sanırım, bu seçim sonuçlarını izleme işinden alınan zevkte, eurovision'dan, dünya kupası'ndan, olimpiyatlar'dan, ne bileyim işte sınır tanımayan gazeteciler'in dünya basın özgürlüğü raporu'ndan alınan zevkle bir ortaklık var. dünyanın devasalığının, ya da sadece belli bir coğrafyanın dahi nasıl da bitmez tükenmez oluşunun farkına varmanın insanda yarattığı bir his. gerisi, yani seçimlermiş, dünya kupası'ymış falan, sadece bilinmeyen yerler hakkında fikir üretebilme, kıyaslama yapabilme imkanını sağladığı için, özleri itibariyle çok da fark etmeyen araççıklar.
şimdi, işi bilenler tutup, bu duygunun nasıl da emperyalist, kolonyalist, bilmediğin yerleri kategorileştirmeci, oralara anlamlar dayatmacı, dayattığın anlamları kendi suretinden devşirmeci hissiyatlarla akraba olduğunu belirtip, bu tankut da ne pis adammış yahu, diye düşünebilir. eh pek haksız da sayılmazlar aslında; yani bir taraftan ne önemi olabilir benim için patnos'ta seçimleri kimin kazandığının?
ama, öte yandan, niye umrumda olmasın ki? çamlıhemşin'deki seçimlerin sonucundan niye heyecan duymayayım ben şimdi?
az önce televizyonda cranberries'in şahane linger'ı çalmaya başladı. parama kıyıp da ilk aldığım yabancı albümdü cranberries'in everybody else is doing it, so why can't we'si. yabancı diyarların kulağımdan içeri girdiği ve o diyarların varlığından heyecan duymaya başladığım günlerdi; ingiltere ile irlanda arasında dahi bir fark olduğunu sezmeye başlamıştım. sublime mı desem, oceanic mi desem, ne güzel bir histi öyle! üstelik, hiç de o diyarları kontrol etme, biçimlendirme, zapturapt altına alma gibi gayeler taşımıyordu.
estetiği rekabet hissiyle değiştirirseniz; seçimler, eurovision, dünya kupası falan, biraz da böyle bir şey. yarın seçim olsa, yine izlerim yani.
3 yıl önce
abi dediğini çok iyi anlıyorum, düşününce dünyadaki ne kadar çok sayıda çok çok enteresan şeyler var, daha özele in, Türkiyede ne kadar çok sayıda çok çok enteresan şeyler var, daha da özele in Istanbulda ne kadar çok sayıda çok çok enteresan şeyler var
YanıtlaSildiye ben de düşünmüştüm :)
birebir tecrübemizin ötesinde kalan insanları ve yerleri hayalimizde canlandırıp eğip bükme faaliyetinin hakkaten kolonize etmeci ve maalesef-ne iyi ki zenginleştirici bi yönü var ya. bu maddi ve hayali kolonizasyon da öyle şeyler ki, yeri gelir sibiryanın ortasına bir vaha-şehir kondurur, sayesinde yüzbinleri nazi işgaline karşı gönüllü seferber edebilirsin. sonra bi bakarsın, benzer kolonyal hisler yüzünden neo-naziler moskova üniversitesinde okuyan afrikalı öğrencileri öldürür olur. karışık işler.
YanıtlaSilsinan haklısın, yeni istanbula gelip döndüm, senin mesajını şimdi okuyunca ayrı bir tuhaf hissettim.
YanıtlaSildeniz, öyle iki örnek bulmuşsun ki, kalbinden vurmuşsun. bir de enternasyonalizm vardı, ona ne oldu?
tankut benim en büyük eğlencemdir seçim geceleri. son amerikan seçimlerini bile sabaha kadar izledim. kanallar arasında gidersin, yorumları dinlersin, bilmem kacıncı kere el degistiren iller vardır, taraf tutarsın, arada politik analizler yaparsın, eski seçimleri hatırlatırsın, sonra telefonla birilerini arar onların hararetini ölçersin. arada biri koşarak makarna yapmaya gider :) bu büyük fırsatı kaçıranları da ben anlamıyorum.
YanıtlaSilneyse bi gün seninle seçim izleyelim...