22 Kasım 2009

küf

cuma ve cumartesi akşamları evde oturmamak gerekiyor. bunu çok iyi bilmeme rağmen bazen kendimi tutamayıp, yine aynı muhabbetleri çekemeyeceğim, ya da, hem para da harcamamış olurum falan gibi bahanelerle evden çıkmadığım oluyor. geçen cuma akşamı da böyle oldu. diğer bahanelere ders çalışmam lazım bahanesini de ekleyip, ki öyle cuma akşamları falan ders çalışılabildiği görülmüş şey değildir, evden çıkmadım. ama işin tuhafı, nasıl olduysa konsantre olup bir iki saat ders bile çalıştım. her zaman kullandığım yeşil stabilolarla kelimelerin altını çizdim, notlar çıkardım, ne bileyim bazı yerleri yuvarlak içine aldım, hatta bazen sözlüğe bile baktım. sonra bir ara doğal olarak tuvalete gitmem gerektiğinde aynada kendime baktım ve yanağımda birkaç ufak yeşil noktacık gördüm. zaten evvelden beri sivilcelerimi fazla dert eden biri olarak, o anki psikolojim de artık nasıl birşeyse, cuma akşamı evde oturup ders çalıştığım için küflendiğimi düşündüm. iki üç saniye kadar, işte sonunda bu da oldu, evden çıkmazsan işte böyle küflenirsin falan gibi düşünceler geçti aklımdan. küf bulaşmasın diye öyle yanağıma falan hemen dokunamadım.
üçüncü saniyenin sonunda, yanağımdaki lekenin yeşil stabilodan kaynaklandığını fark ettim. üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.

14 Kasım 2009

bu da bana dert oldu

Ufuk Uras Seyit Rıza'nın lafının sonunu getirmemiş, ben üstüme vazife edineyim:
'Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim; bu bana dert oldu. Ben de önünüzde diz çökmedim; bu da size dert olsun.'

Akp'nin bu işin altından kalkamayacağı belliydi. Ama işin ilginci, bu tartışmanın altından hiçbiri kalkamayacak. Ama bu ne kadar hayra yorulası bir durum, kestiremiyorum. İş sürüncemede tutulur, Pkk da çöp kutusunun tekine bomba korsa, o zaman ne olacak? Erken seçim olur da, hazırlıksız yakalanacak olan pek tedirgin özgürlükçü solcular yine meclis dışında kalırsa ne gelir başımıza? Açılımdan maçılımdan vazgeçilince Cemilçiçek ve şürekasının ele geçireceği Akp Mhp'yle kol kola girerse ne olur halimiz? Pek şerefli Kemalistler o sıcacık ana kucaklarına dönsünler diye Mc hükümetlerine maruz kalmakta tecrübeliyizdir nasılsa.
Chp belli ki artık kendisini imhaya programlamış bir hareket. Üslubu falan bahane edip, osuruktan nem kaparak kendisini temize çıkarmaya çalışan, bunu yaparken ne kendi hakaretamiz söyleminin, ne de oturduğu yerden laf atma taktiğiyle siyaset yapmanın çiğliğinin farkına varabilen bir müsvette. Bir taraftan, ölürken bari cesedimiz yakışıklı olsun gibi bir dürtüyle de hareket ediyorlar, ama ne kadar uğraşsalar da, intihara kalkışıp onu bile beceremeyen bir ergenden farklı değiller. Bunun dikkatedeğer yanları var, nihayetinde bir intihar söz konusu, ama takdireşayan bir tarafı yok. Siyasi bir örgüt olmaktan tamamen vazgeçmiş gibi; kıymeti kendinden menkul vatanist modernist bir tarikat teşkil eder vaziyetteler.
Başbakanın berbat bir konuşma yaptığına, böylece ne sığ bir zihniyetin temsilcisi olduğunu gösterdiğine ne şüphe. Ama, söylediği en doğru sözlerden biri şehit cenazelerine sevinenlerle ilgi olanıydı. Açın gazeteleri ve ana haber bültenlerini, şehit cenazelerini iç yan bağlarının ezilmesi pahasına penaltı kazanmış futbolcular gibi kutlayan haberleri göreceksiniz. Pkklıların zorla erzak almaya indiği köye ertesi gün gidip orada haber yaparken köylülere "nasıl bastılar köyü, haydi anlatın da biraz havamızı bulalım," mealinde sorular sorarken yüzünde gülücükler açan muhabir hala gözümün önünde.
Ben çok umutsuzum. Nihayetinde Almanya'dayım; onurlu binlerce aydınının uyarılarına rağmen, geliştiğini sanarken ne oldum delisi olmuş orta sınıfının kendi göbeğini yardığı bir memleket burası. Ne tarafa baksam Alman tarihini görüyorum; ve çok tanıdık geliyor, çok.

05 Kasım 2009

üç eski cover






üçünü de yeni fark ettim.

02 Kasım 2009

geçtiğimiz bahar bu blog'ta da yayımladığım hareketsiz akşam bu ayki kitap-lık'ta.

başka bloglar: eş dost tanıdık ve sevgi saygı çerçevesi