23 Kasım 2008

kim yazacak bir zeki müren biyografisi?


1931 yılının 6 Aralık Cuma sabahı ezanlar okunurken Bursa'da, Hisar semtinde Ortapazar Caddesi'ndeki 30 numaralı, iki katlı ahşap evde doğdum. Babam kereste tüccarı Kaya Müren, annem Hayriye Müren'dir. Başka kardeşim yok, tekim.

geçen akşam yine youtube'daki kliplerini izledim. bodrum antik tiyarto'da verdiği bir konserde zahidem'i söylerken çekilmiş, filmlerinden makaslanmış, televizyon programlarından alınmış bütün o görüntüleri izlerken gene; sesinden, yeteneğinden, vatkalarından, yüzüklerinden ve makyajından aldığı güçle dinmeyen bir sızıyı bastırdığını düşünmeden edemedim.

türkiye'de (popüler / politik) kültürün, toplumsal cinsiyet sorununun ve sanatın düğüm düğüm olduğu noktalardan biri zeki müren. öyle hiçbir tabuyu falan yıkmadığı, bilakis hepsini sağlamlaştırdığı malum. gönül ilişkilerini açıkça yaşamamış, "paşam" hitabına itiraz etmeyen, malvarlığının büyük bölümünü mehmetçik vakfı'na bağışlayan biseksüel ve travesti bir sanatçı. sanki her sanatsal üretisi ile bir bedel ödeyen, halk denen muğlaklığın kendisine sahip çıkma lütfunu karşılamak uğruna onlara layık olmaya çabalayıp duran bir yürek.

sanatsal edimini alternatifsiz bir iktidarın mümkün kıldığına kani olduğundan, o iktidarla göz göze gelememe; onun müsaade ettiği sahadan bir adım dışarı çıktığında mahcupça geri dönüp tekrar içeri girme refleksinin egemen olduğu bir sanatsal yaratı gel-git'i var zeki müren'de. oğuz atay'la biraz benzeşmiyor mu bu özellikler? atay'ın birbirini bir açıp bir örten cümleleriyle, her yargısını tazmin etme derdinden asla sadete gelemeyen anlatısıyla; zeki müren'in kat kat kıyafetleri, nağme nağme uzatmaları ya da "açık seçik" bir fıkra anlatışının hemen ardından makamlardan dem vuran profesyonel bir dile sığınma huyu aynı şeyleri anımsatmıyor mu? zeki müren'in sonunda aşırı kilolardan, fondötenden, saç spreyinden ve ışıltılı kıyafetlerden oluşmuş hali; tutunamayanlar'ın kalınlığına, süslülüğüne, amorfluğuna benzemiyor mu?

hasan bülent'in, zeki müren'i roma, bülent ersoy'u mısır sanatına benzeterek yaptığı kıyaslamanın dışında zeki müren'le ilgili aydınlatıcı ve parlak hiçbir yazıya denk gelmedim. hadi artık, kim araştıracak, kim yazacak bir zeki müren biyografisi?

Binlerce, onbinlerce, kanayana kadar alkışlayan ellerden sonra bir yatak odası ve dört duvar; bir ayna, elbetteki yavaş yavaş başlayan bir bunalım. Uzun yıllar sonra günde 34 ilaç ve iki insülin iğnesi ve bununla yaşayan yapayalnız; evet, hayret edeceksiniz ama yapayalnız bir Zeki Müren...

not: alıntılar batmayan güneş zeki müren belgeselinden, kendi ağzından.

4 yorum:

  1. bahsi geçen hasan bülent yazısını bir de linklesen sevgili yazar...

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. bir de bu var, hasan bulent in radikaldeki yazisi zeki muren'le ilgili : http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=39696

    YanıtlaSil
  4. linkledim paşam buyursunlar. ama asıl versiyonu için kitabı alman gerekebilir.

    YanıtlaSil

başka bloglar: eş dost tanıdık ve sevgi saygı çerçevesi