diri diri yakılmayan ya da vatandaşlıktan çıkartılmayan kimi şanslı yazarlarımızın bazen heykellerinin dikildiği bile olur. ancak, kıymet verdiğimiz düşünceleri dondurup sabitleştirme alışkanlığımız olduğundan, yazar heykellerimiz de çoğunlukla düşünceleri betonlaştırma edimimizin nihai ürünleri olmaktan öteye gidemez. hoş, ömer seyfettin'in böyle bir muameleye maruz kalmasında anlaşılır bir yan bulunabilir; ancak sait faik'in betonlaşmasına razı olmak pek mümkün değil.
bundan kelli, bizde "yazar sergileri" de oldukça azdır. yazarların hayatlarını, düşünce dünyalarını, edebi yaratılarındaki gelişmeleri, izleklerindeki dönüşümleri yansıtacak sergiler pek düzenlenmez. hoş, yazar sergisi yapmak da zor iş. bir yazarı, ya da herhangi bir düşünce adamını, fikirlerindeki gelişimleri hissettirecek şekilde, gerek edebi gerek şahsi gel-gitleri ile birlikte ziyaretçiye aksettirmek, üstelik bunu sıkıcı olmadan becermek hiç kolay değil.
tütün deposu'ndaki william saroyan sergisi ise dünyaca ünlü yazarın portresini etraflıca ve gayet eğlenceli biçimde sergilemeyi başarıyor. ne de olsa, bisiklet üzerindeki bir saroyan resmini posterine ve girişine koyan bir sergi tasarımının, düşüncelerin dinamikliği ve kişiliklerin devigenliğine dair vurguyu bir düzeyde daha en baştan gerçekleştirmiş olduğunu söylesem pek yanlış olmaz. saroyan'la ilgili kasım ayında da yazmıştım; 2008 yazarın yüzüncü doğum yılıydı ve bu nedenle unesco 2008'i william saroyan senesi ilan etmişti. barış adımı diyerekten futbol maçlarına gidenler, asıl böyle sergilere gelseler diye geçiriyor insan içinden. ne bileyim, belki de şu aranıp da bulunamayan ortak acı abartılı futbol düşkünlüğümüzdedir?
neyse, aşağıda sergide de görüp çok beğendiğim ve saroyenesk mizahı iyi yansıttığını düşündüğüm bir alıntı var. şu kitaptan yapılmış: William Saroyan / Badmıvadzkner Hartsazruytsner Esseyner Huşer (William Saroyan / Öyküler Söyleşiler Makaleler Anılar); Erivan: Nairi, 1999.
1935'te, henüz tek bir kitabım varken Ermenistan'ı ziyaret ettim. Bitlis'e yaklaşmak istiyordum. Bitlis'e yaklaştım. Eçmiyadzin'e gittim. Orada bir adam vardı, ona sordum: "Bitlis nerede?" Dedi ki: "Buradan bir gün, iki gün, üç gün, dört gün, sekiz gün dosdoğru yürür, yürür, yürürsen, Bitlis'e varırsın. Git!" Ben de ona dedim ki: "Şimdi gitmeyeyim, kayısı yiyeyim." Orada bir kayısı ağacı vardı. Oturdum kayısı yedim.
içinizden sergiye gitmek geldiyse, hemen belirteyim; artık çok geç. çünkü sergi iki gün önce sona erdi. onun yerine saroyan'ın aras'tan çıkan temiz çevirili kitaplarını okuyabilirsiniz. bir de, belki bir gün buralarda bir arshile gorky sergisi düzenlenir de, ona gider teselli bulursunuz.
3 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder