10 Aralık 2009

Seyyid Hasan

Akşam yemeklerine katılanlara ilaveten, Seyyid Hasan sık sık da yenilip içilenlerin listesini veriyor. Hatta, günce yazarı olarak hamaratlığı tuttuğunda, önce kişileri ismen sıralıyor, sonra isimlerin yanına birer numara koyarak kaç kişi olduğunu belirtiyor, sonra menüyü de aynı biçimde, her bir kalemi numaralayarak sayıp döküyor - yaşamını oluşturan şeylerin çetelesini tutmakla ilgili, hiç kuşkusuz günce yazmasına da ön ayak olan bir saplantının belirtileri bunlar. Fakat günce yazarımızın yeyip içtiklerini kağıda geçirmekte gösterdiği bu gayretkeşliğin başka, muhtemelen daha basit bir sebebi de vardı: onun yemek yemeği sevdiği ve önemsediği anlaşılıyor. Turfanda bir meyve ilk çıktığında bunu not etmeye değer buluyor; aynı şekilde, baharda kuzu etini ilk kez nerede ve ne zaman yediğini anmadan edemiyor. Sokakta satılan lezzetli yiyecekler, mesela nane turşusu, onu tarikat adabının buyruğunu göz ardı edecek kadar cezbediyor: "kadir oldukça çarşu ta'amun yimeye".
[...]
Şu hayatta, nisbeten rahatça yaşamak nasip olmuşsa insana, eş dostla yarenliğin tadını çıkarmaktan daha önemli ne olabilir? der gibidir tavrı. Seyyid Hasan'ın benzersiz bir bilgelik ya da bir felsefi içgörü sahibi olduğunu söylemek istiyor değilim; aksine, güncesinde felsefi düşünmeye herhangi bir eğilim, ya da eleştirel bir bilinç görülmez. Onunkisi son derece kesin hatlarla tanımlanmış, kendisi için nisbeten sorun oluşturmayan bir dünyadır. Bu dünyada, bir yandan tevarüs edilen toplumsal ve zihinsel tavırlar, bir yandan da kurumsallaşmış, toplumla kaynaşmış, parasal açıdan güvenli bir dergah hayatı ağır tempolu, mücadeleci olmayan bir varoluşu mümkün kılmış, bu da bireyi, kendini kurcalamaya yol açacak bir kişilik bilincine sevketmiştir.

Kafadar, Cemal (2009) Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken, İstanbul: Metis, s. 63, 66.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

başka bloglar: eş dost tanıdık ve sevgi saygı çerçevesi