11 Aralık 2009

torunlar

Komşu tarladan bir kadın seslendi. "Cafer, arkadaşın kimlerden?" dedi. Cafer bilmiyor tabii, ben söyledim işte, "... Mahallesi'nden Bedriye'nin oğluyum." "Gavur kızı Bedriye'nin mi?" dedi. Ben bir allak bullak oldum.

Artık ölmeye daha yakın, yaşlandı, daha rahat konuşuyor. Ölüm korkusu çok etkili bir şey galiba, sürekli bize şöyle diyor mesela: "Biz onların hiçbirinin evinden bir şey almadık." "İnşallah almamışsınızdır," diyorum. Çünkü o vicdanla yaşayamamak az buz şey değil. "Yok," diyor, "almadık ama koruyamadık da."

Bir gün hatırlıyorum, böyle sakin bir gün, halam büyükanneme, "Ne olur bir anlatsan nereden geldin, ne yaptın?" dedi. Biz evde Zazaca konuşurduk, büyükannem de Zazacayı çok güzel öğrenmişti. Elini böyle başının tepesine koyarak Zazaca dedi ki: "Tırnak bulamasınlar kendilerini kaşımaya. Hepimizi birbirinden ayırdılar." Bunu şimdi size anlatırken tepemden sanki alev çıkıyor...


Altınay & Çetin (2009) Torunlar Metis: İstanbul, s. 90, 155, 118

1 yorum:

başka bloglar: eş dost tanıdık ve sevgi saygı çerçevesi